Binali Yıldırım, "Bütün ekonomik göstergelerimizin, her şeyimizin birçok ülkenin çok çok ilerisinde olmasına rağmen risk sıralamasında maalesef birtakım siyasi mülahazalarla ön yargılarla Türkiye'yi de risk grubunda, istemediğimiz hak etmediğimiz bir yerde göstermeye çalışıyorlar. Bunu da biliyoruz. Bu şartlar içinde şikayet etme konumunda değiliz. Biz çözüm üretmek, sorunun parçası değil çözümün öncüsü olmak zorundayız." dedi.
Yıldırım, Afyonkarahi?sar Ti?caret ve Sanayi? Odası'nda iş adamlarına hitaben yaptığı konuşmada, AK Parti'nin kuruluş aşamasında kutlu yürüyüşünü Afyonkarahisar'dan başlattığını, kentin AK Parti'nin hatıralarında, gönlünde ayrı bir yerinin olduğunu söyledi.
Geride kalan 15 yıl içindeki seçimlerde AK Parti'ye Afyonkarahisar'ın sürekli destek verdiğini ifade eden Yıldırım, şehrin mutluluk sıralamasında Türkiye'nin ikinci ili olduğunu, gün içindeki temaslarında bu mutluluğu vatandaşlarda gördüğünü belirtti.
Yıldırım, Türkiye'nin 2016 yılında ciddi sınamalardan geçtiğini, bölücü terör örgütü ile amansız bir mücadele verirken bir yandan da 15 Temmuz'da FETÖ ile yüzleşmek zorunda kaldığını dile getirdi.
ÜLKEMİZ DARBEYLE YÜZLEŞMEK ZORUNDA KALDI
FETÖ'nün varlığını AK Parti olarak bütün siyasi partilerin itirazlarına rağmen 17 Aralık 2013'ten beri yüksek sesle başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere dile getirdiklerini anımsatan Yıldırım, "Bu konuda toplumu, tabiri caiz ise uyarıyorduk, farkındalık oluşturmaya başlıyorduk ancak ne yazık ki o tarihlerde bunu pek ciddiye almadı siyasi muhataplarımız. Bunu AK Parti'nin bir kişisel meselesi gibi görmeye başladılar, hatta cumhurbaşkanımızın şahsına indirgeme yolunu seçtiler. Ama zaman ne yazık ki bizi haklı çıkardı. Ülkemiz bu devirde böyle darbe gibi çağ dışı bir olayla yüzleşmek zorunda kaldı." diye konuştu.
Yıldırım, vatanın savunulmasında ve darbenin savuşturulmasında, vatandaşların şehit ve gazi olduğunu belirterek, bu kişilerin ülkenin geleceğinin sigortası ve birer şeref madalyası olduğunu ifade etti.
İş aleminin de 15 Temmuz'da bütün vatandaşların yaptığı gibi görevini en iyi şekilde yerine getirdiğini anlatan Yıldırım, bütün imkanları seferber ederek, istikrar, bayrak, birlik, kardeşlik için meydanlara indiklerini ve meydanları teröristlere teslim etmediklerini aktardı.
ÇÖZÜMÜN ÖNCÜSÜ OLMAK ZORUNDAYIZ
Darbe karşısında canla başla yapılan mücadelenin dünyada hiçbir milletin bugüne kadar başardığı bir iş olmadığını vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Silaha karşı bedenini siper ederek ülkeyi kurtaran, demokrasiyi savunan ve böylesine kanlı bir darbeyi adeta darbecilere darbe vurarak ortadan kaldıran bir millet yok. Onun için hakikaten aziz milletimizle ne kadar övünsek azdır. Ekonomi, bütün ülkeler için önemli ama ülkemiz için çok daha önemli. Bulunduğumuz konum ve yaşadığımız şartlar itibariyle ekonominin herhangi bir duraksaması, tereddüt geçirmesine müsamaha edemeyiz. Çünkü etrafımızda muazzam bir iç karışıklık var. Suriye'de, Irak'ta maalesef iç savaş tüm hızıyla devam ediyor. Diğer yandan oralardan etkilenen ülkemiz, bölücü terör, DEAŞ terörü ve FETÖ terörü ile ciddi mücadele ediyor. Terör algısının ülkede gündemi işgal etmesi hayatı da olumsuz etkiliyor. Bütün ekonomik göstergelerimizin, her şeyimizin birçok ülkenin çok çok ilerisinde olmasına rağmen risk sıralamasında maalesef birtakım siyasi mülahazalarla ön yargılarla Türkiye'yi de risk grubunda, istemediğimiz hak etmediğimiz bir yerde göstermeye çalışıyorlar. Bunu da biliyoruz. Bu şartlar içinde şikayet etme konumunda değiliz. Biz çözüm üretmek, sorunun parçası değil çözümün öncüsü olmak zorundayız. Bunu da birlikte yapacağız."
Binali Yıldırım, "AK Parti'nin en önemli vasfının ortak akıl olduğunu, konuşup görüştüklerini, talimatlar yağdırmadıklarını, iş alemi, sivil toplum, vakıf, çalışan, emekli, memur ile bir bütün ve hep beraber Türkiye olduklarını" söyledi.
"Biz Ankara'dan her şeyi sizin için en iyi şekilde yaparız. Sizin görüşlerinize, fikirlerinize ihtiyacımız yok tarzında bir anlayış içinde ülkenin sorunlarını çözemeyiz. Dolayısıyla tasada, sevinçte beraber olacağız." diyen Yıldırım, Afyonkarahisar'ın mutluluk iksirinin ülkenin her tarafına yayılması gerektiğini belirtti.
BATILILAR DARBENİN NASIL YOK EDİLDİĞİNİ ANLAYAMADILAR
Ülkede moralleri bozmaya çalışan yeterince çevrenin bulunduğuna dikkati çeken Yıldırım, şunları kaydettti:
"Bizim amacımız moralleri bozmak değil, moralleri yükseltecek sorumluluk anlayışı içinde hareket etmek. Yenikapı ruhu diyoruz. Yenikapı ruhunun anlamı ne? Hatırlayın darbe gecesini. Orada rozetler bir kenara bırakıldı, ideolojiler terk edildi. Kendi kimliklerimizi bir kenara bıraktık. Bayrağımızı, bağımsızlığımızı milletimizin geleceğini, çocuklarımızın istikbalini düşündük ve yollara koştuk. İyi de yaptık ve büyük bir kahramanlık destanı yazdık. Batılılar, darbenin nasıl yok edildiğini bir türlü anlayamadılar, kabul de edemediler. Darbenin olduğunu düşündüler, yayınlarını bir müddet devam ettirdiler. Sonradan birileri uyardı, 'Ya darbe olmamış, darbeciler darbeyi yemiş' deyince yakayı ele verdiler. Bu sefer 'Darbecileri hırpalamayın, bunlara da iyi muamele yapın' demeye başladılar. Hatta bir adım ileri gittiler ve 'Efendim bu darbe neden başarısız oldu?' diye sordular. '10 altın kural... Bir daha darbe yaparsanız dikkat etmeniz gereken kurallar şunlar şunlar olmalı' diye yayınlar yaptılar."
Yıldırım, "Demokrasinin merkezi, beşiği diye payelenenler maalesef bu olayda suçüstü yakalanmıştır. Neyse onlar kendilerine yakışanı yaptı. Ama biz gerçek dost kim, kim değil, bunu anladık." ifadesini kullandı.
Türk milletinin çok asil bir millet olduğunu dile getiren Yıldırım, milletin sadece darbecilere darbe vurmadığını, aynı zamanda ekonomi üzerindeki oyunları da bozduğunu dile getirdi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası ekonomik göstergelerdeki dalgalanmanın, Rusya ile uçak krizi sonrası yaşanan dalgalanmadan daha alt seviyede olduğuna işaret eden Yıldırım, "Merkez Bankamız piyasaya para verme ihtiyacı duymadı. Cuma darbe; pazartesi her şey saat gibi işledi. Bankalar çalışıyor, alışverişler devam ediyor. Normal hayat gündüz devam ediyor, akşam çoluk çocuk, büyük küçük herkes meydanda. Demokrasi nöbetleri devam ediyor. Böylesine müthiş, dünyaya karşı birlik, beraberlik görüntüsü verdik. Siyasi parti liderleri, Cumhurbaşkanımız bir araya geldik. Yenikapı'da 5 milyon vatandaş bir araya geldi, birliği gösterdi. Bütün Türkiye'de aynı anda meydanlarda insan toplandı, 10 milyondan fazla. Dünyaya inat, 'Türkiye'de birlik, beraberlik, kardeşlik bozulmaz. Kimse de bunu başaramaz.' mesajı verdik. Bizim beklentimiz ve ümidimiz bu birlik ve beraberlik ruhunun devam etmesidir." şeklinde konuştu.
11 YAŞINDAKİ TORUNUM GECELERİ UYKU UYUYAMIYOR
Zaman zaman bu ruhu zedelemeye çalışan faaliyetlerin olduğuna dikkati çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"'Efendim işte 'Mağdurlar var. Mağdurlar oldu.' Kardeşim, mağdur da 241 şehit ne olacak? Bunların yakınları ne olacak? 2 bin 194 gazi var, bunlar ne olacak? Milletin hayallerini yıkmaya çalışan... 79 milyonun yaşadığı travma ne olacak? Bunlar mağdur değil mi? Benim 11 yaşındaki torunum geceleri uyku uyuyamıyor. O gece bana diyor ki 'Dede, bunlar bizim askerimiz değil mi, niye insanları öldürüyor?' Bunun cevabını bunlar vermek zorunda. Bu işe kalkışanlar bunun cevabını vermek zorunda. 'Mağdur' edebiyatını bir kenara bırakalım. Herkes yaptığının hesabını verecek. Yağma yok, verecek hesabını ki bir daha böyle bir işe kalkışmasın. Şimdi yargı işine bakıyor. Türkiye bir hukuk devleti. Gereğini yapacak, mevcut kanunlar tahtında gerekli hükümler verilecek, cezalılar cezasını çekecek. Bunun için bu 'mağdur' söylemlerinin de bir temeli yoktur. Bu da FETÖ'nün ayrı bir algı operasyonudur. Buraya da lütfen dikkat edelim."
AŞIRI İHTİYATLI HAREKET EDİYORLAR
Binali Yıldırım, Türk ekonomisinin, 2009'dan bu yana devam eden küresel krizin bütün yıkıcı etkilerine rağmen büyümeye devam ettiğini, dünyada, 27 çeyrek boyunca kesintisiz büyüyen Çin ve Hindistan'ın dışında başka bir ülke olmadığını belirtti.
Büyüme olmadan kalkınma ve istihdamın yanı sıra yeni fabrika ve iş sahalarının da olamayacağına işaret eden Yıldırım, "Benim buradan finans çevrelerine söyleyeceğim bir şey var; Türkiye'de sanayide sıkıntı yok. Tecrübe birikimi haddinden fazla, insan kaynak kapasitesi haddinden fazla. Teknoloji derseniz, her türlü teknolojiye sahibiz. Ama finansman noktasında değerlendirme kuruluşlarının ve bankalarımızın dış partnerlerinden kaynaklı bir tereddüt var. Bu, haksız bir tereddüt. Aşırı ihtiyatlı hareket ediyorlar. Bu da bizim ekonomimize, büyümemize ve gelişmemize zarar veriyor." değerlendirmesinde bulundu.
TEFECİLİĞİ BIRAKIN, GERÇEK EKONOMİYE DÖNÜN
Bankacıları uyararak, reel sektörün sesine kulak vermeleri çağrısında bulunan Yıldırım, şunları söyledi:
"Tefeciliği bırakın, gerçek ekonomiye dönün. Yarın bir gün ekonomiye kaynak aktarmaya çalışacaksınız ama geç olacak. Duyduğunuz her haber üzerine, 'Aman biraz daha teminatları artıralım. Biraz daha faizleri artıralım.' Bu, akıllı insan işi değil. Yok etmeyi değil yaşatmayı hedef alın. Ya bunu kendiliğinizden yaparsınız ya da bunu size yaptırırız. Fırsat ekonomisine asla ve asla müsamaha edemeyiz. Faktoring şirketleriyle sizin aranızda bir fark olması lazım. Siz ekonominin bir parçasısınız. Onun için bankalarımıza buradan bir kez daha çağrı yapıyorum. Lütfen daha uzun vadeli, daha kalıcı projelere destek verin. Dedikodularla hareket etmeyin. Yeniden yapılandırmalarda fırsatçılık yapmayın.
Ekonomilerle ilgili zerre kadar sıkıntımız yok. Bütün göstergelerimiz en güçlü ülkelerinkinden daha iyi. Hangi ülkeyi alırsanız alın, borç oranlarına bakın, milli gelirinin iki katından fazla borcu var. Adamların risk primleri bizimkinden düşük. Cari açığı, bütçe açığı, bütün göstergelerde, Avrupa Birliği'nin meşhur Maastricht Kriterleri diye bir şey kalmadı. Hepsi darmaduman oldu. Bizimki onların hepsinin de üzerinde. Sermaye yeterlilik oranları yüzde 15'in üzerinde. Yüzde 8'in altında birçok ülkede. Ama buna rağmen bakıyorsun faiz oranları, o maliyet, bu maliyet yüzde 15'lere, yüzde 16'lara kadar çıkıyor. Politika faizleriyle iki katı fark izah edilebilir bir şey değil. Bu bir spekülatif kazançtır. Bunun bilinmesi lazım. Sizin kazanmanız ülkenin geleceği için tek başına bir şey ifade etmez. Ülkenin kazanması için siz az kazanacaksınız, sanayiciye, iş adamına, tarıma, hayvancılığa, bütün alanlara kaynak aktaracaksınız."
TURŞUSUNU MU KURACAK PARANIN
Türkiye'nin ekonomisinin görünümüyle bankaların görünümünün örtüşmediğini söyleyen Başbakan Yıldırım, şunları ifade etti:
"İş aleminin duruşuyla bankalarımızın duruşu uyuşmuyor. Bu da Türkiye'ye yakışmıyor. Bu arkadaşların hepsini toplayacağız, bir kez daha uyaracağız. Bizim de yapacağımız, elimizde araçlarımız var. Ama biz istiyoruz ki ekonomi kendi kurallarıyla çalışsın. Serbest ekonomi, tamam. Arz-talep dengelensin, işler kendi kendine yürüsün. Bu, birinci tercihimiz. Olursa böyle olur. Olmazsa bizim de kendimize göre araçlarımız var, tedbirlerimiz var. Ülkenin genel şartları olumsuza giderse, bankalar çok kazanırsa neye yarar? Ne yapacaklar? Onlar burada yaşamıyor mu? Turşusunu mu kuracak paranın? Onun için her zaman yanınızdayız. Gerçek ekonomiden yanayız. Biz hükümet olarak tarafız; üretimde tarafız, istihdamda tarafız, ihracatta tarafız. Orada da yanımız; alın terini, akıl terini ortaya koyan siz iş adamlarımız, sanayicilerimiz. Yaptığınız her fabrika, açtığınız her iş yeri, yeni iş alanı demek, yeni istihdam demek. Yeni istihdam demek ülkenin, huzuru kardeşliği demektir, terörün azalması demektir."
İSTEMEZÜK, İSTEMEZÜK. OLUNCA DA KİMSEYE SIRA VERMEZLER
İstismarın, terörü körüklediğine dikkati çeken Yıldırım, şunları kaydetti:
"Doğu'da, Güneydoğu'da yıllardır neyin istismarı yapılıyor? 'Efendim burası kalkınmıyor. Burada iş yeri yok. Burada şu yok, bu yok.' Terör örgütü sürekli bunun istismarını yapıyor. Ama terör örgütüne rağmen Doğu ve Güneydoğu'ya 14 yılda pozitif ayrımcılık yaptık. 'Nasıl' diye sorabilirsiniz. Gidin Afyon'un hangi yolları varsa Van'ın da daha fazla yolu var. Aynı hastaneler orada var, aynı okullar orada var. Fazlası var, eksiği yok. Neye rağmen var? O şantiyeleri yakıyorlar, makineleri yakıyorlar, işçileri kaçırıyorlar. Alçaklar daha geçen gün Şırnak-Van yolunu yapan müteahhitin makinelerini yaktılar, yol güvenliğini alan 5 askerimizi de şehit ettiler. Ondan sonra da diyorlar ki 'Devlet buraya bakmıyor. Devlet sizin işlerinizi görmüyor.'
Yüksekova Havalimanı. O havalimanı yapılırken şantiyeyi 99 kere bastılar. Makineleri yaktılar, işçileri kaçırdılar. İki sene geciktirdiler. Sonunda açtık, onların siyasi uzantıları en önce atlayıp uçağa geldi. Bizim kaderimiz; köprü yapacağız karşı çıkarlar. En önce karşı çıkanlar geçerler. İzmir'e Konak Tüneli yapıyoruz, yaygara, gürültü patırtı en önce onlar biniyorlar. Tünelden geçiyorlar. 'İstemezük, istemezük.' Olunca da kimseye sıra vermezler. Kullansınlar canım, itirazımız yok."
Yıldırım, Türkiye'nin her alanda mucize gerçekleştirdiğini söyledi.
Dünyanın en büyük havalimanı yapan ülkesinin Türkiye olduğunu ifade eden Yıldırım, sırf o havalimanını ve Osmangazi Köprüsü'nü yaptırmamak, Kanal İstanbul'u geciktirmek için Gezi Olayları'nın başlatıldığını belirtti.
Yıldırım, ne yapılırsa yapılsın, bugüne kadar doğru bildikleri yoldan sapmadıklarını ve sapmayacaklarının da altını çizdi.
Farklılıkların zenginlik olarak görülmesi ve farklı düşüncelere azami ölçüde saygı duyulması gerektiğini dile getiren Yıldırım, "Din ve mezhep. Bunlar bizi ayrıştıran değil, bizi birleştiren şeyler olması lazım. Din, başımızın üzerinde erişilmez bir yerde olması lazım. Ağzımıza indi mi o zaman felaket, sorun başlar. İşte Irak'a bakın, işte Suriye'ye bakın. Öldüren de 'Allah' diye öldürüyor, ölen de 'Allah' diye ölüyor. Ölürken de 'Allah' diye bağırıyor. Bir de Müslüman olduklarını söylüyorlar. Ne Müslüman'ı? Deccal bunlar Deccal..." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, mezhep meselesinin çok tehlikeli bir iş olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Eğer bu mezhep işini önleyemezsek bölgede, büyük bir felaket olur. Bizim ülkemizde hiç 'Yezid' isminin kullanıldığını bilir misiniz? Hiçbir yere 'Yezid' adı verilir mi? Bizim camilerimizde bakın levhalara, 'Allah', 'Muhammed', 'Ebubekir', 'Osman', 'Ali', 'Hasan', 'Hüseyin' diye devam eder. Biz de öyle Şii-Sünni ayrımı olmaz. Bizim için Ehl-i Beyt esastır, Yara'dan esastır, Peygamberimiz esastır, onun sahabileri, Ehl-i Beyt'i esastır. Hazreti Hüseyin vakasının en büyük mağduru Müslümanlardır. Onun için bu tehlikeli ayrışmaya da asla prim vermeyeceğiz. Irak'taki bizim feryadımız da budur. Diyoruz ki, 'burada tehlikeli bir oyun oynanıyor. Burada bir mezhepsel çatışma teşvik ediliyor, bunu yapmayın.' Bunun için gayret ediyoruz, bunun için biz de orada faaliyetlerimizi sürdürüyoruz."
Bugünlerde gündemde anayasa konusunun olduğuna değinen Yıldırım, salondaki işadamlarına, "'Anayasa konusunun ne faydası var iş alemine' diye düşünmeyin. En büyük faydası iş aleminedir." şeklinde seslendi.
Yıldırım, anayasada sistem sorununu çözeceklerine dikkati çekerek, mevcut anayasanın, darbelerden bu tarafa kısmi değişikliklere uğramakla beraber maalesef iş aleminin, vatandaşın, milletin beklentisini karşılamadığını dile getirdi.
Çünkü yetki alanlarında çakışmaların bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:
"Ne kadar güçlü iktidara gelirseniz gelin, hiç hesap etmediğiniz gizli ortaklarınız çıkıyor. Ne güzel, güle oynaya geliyorsunuz Ankara'ya, 'seçim kazandık, iktidar olduk'. Ondan sonra birisi 'ben yeni ortağınız filanca'. Böyle. Görünmez ortaklar, iş aleminde de 'gizli ortaklar' diye laf vardır ya, onun gibi. Kardeşim, sen gittin sokakta terledin mi, vatandaşın derdini dinledin mi?
14 sene hem bu vesayet odaklarıyla mücadele ediyoruz hem de ülkemizi kalkındırmak için çaba gösteriyoruz. Bazen hatırlayın 27 Nisan. Elektronik muhtıra, 'cumhurbaşkanını AK Parti seçemez'. Niye seçemiyor? Şimdiye kadar böyle bir usul mü vardı? Koalisyon hükümetleri tutuyor, kendi aralarında bir adam buluyor seçiyor da zor bela, 363 milletvekiliyle iktidar olmuş bir parti niye seçemiyor? Ne o, 'AK Parti seçmesin'. Kim verdi bu yetkiyi size? Millet vermedi. İşte bu vesayet yetkisi, o vesayete biz boyun eğmedik."
BU AKSAKLIĞIN, YANLIŞLIĞIN DÜZELMESİ LAZIM
Başbakan Yıldırım, bir yerde halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın, bir yerde de TBMM'den güç bela seçilen bir cumhurbaşkanına göre yazılmış anayasanın bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bu aksaklığın, yanlışlığın düzelmesi lazım. Bu sefer bu noktada umut verici bir gelişme var. Çünkü bu konuyu biz, parti başkanlarıyla görüştük. Özellikle 15 Temmuz ve sonrası gelişen Yenikapı ruhu aslında bu fırsatı veriyor. Bu noktada MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli de geçenlerde bizim bu düşüncemize benzer görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Dediği çok basit ve net. 'Bu böyle yürümüyor, bunu Meclis'te düzeltebilirsek biz düzeltelim, düzeltemezsek vatandaşın önüne getirecek işlemleri yapalım' diyor. O da nedir? Meclis'te bu anayasa değişikliği gelsin, oylansın, gitsin millete. Millet kararını versin ve bu gündemden kalksın. Sürekli bunu konuşamayız ki.
Ama bunun arkasında birçok konuyu çözmüş olacağız. Yürütmeyi daha da güçlendireceğiz, Meclis'i daha da güçlü hale getireceğiz, ciddi denetim pozisyonuna getireceğiz. Ve Türkiye'de artık o saatten sonra hiçbir şekilde parçalı bir iktidar olmayacak. Kim gelirse gelsin, güçlü gelsin. Türkiye'de güçlü, tek başına iktidar olmazsa Türkiye çok büyük tehditlerle karşı karşıya."
Yıldırım, AK Parti'nin de bir ömrü olduğunu ifade ederek, partilere göre değil sistemin kendi içinde istikrarı devam ettirecek bir modele geçilmesi gerektiğini, bunun da başkanlık sistemiyle yapılacağının altını çizdi.
KİMSENİN BABASININ MALI DEĞİL BAŞKANLIK
Başkanlık sistemi için AK Parti olarak teklifi getirecelerini ve Meclis'e sunacaklarını bildiren Yıldırım, "Yüce Meclis kararını verecek, verdiği karar herkesin, bizim kabulümüz. Biz inanıyoruz ki Yüce Meclis, bu değişikliği kabul edecek ve bu değişiklik sizlerin, milletin önüne gelecek ve millet de nasıl uygun görüyorsa o kararı verecektir." diye konuştu.
Yıldırım, Ana Muhalefet partisine de çağrı yaparak, şunları söyledi:
"Bir kez daha bu tarihi fırsatı ıskalamayın. Bu siyasete olan güvenini de sorgular. Siyaset iddia işidir. 'Başkanlık olursa biz iktidar olamayız' kabulüyle hareket edersen siyasetin içinde olamazsın. Siyasette iddia sahibi olacaksın. Kimsenin babasının malı değil başkanlık. Çıkarsın anlatırsın, vatandaş ikna olursa seni seçer. Onun için biz istiyoruz ki bütün partilerin uzlaşmasıyla, ama uzlaşamayacağımız bir parti var onu söyleyeyim. Biz onu parti olarak kabul etmiyoruz. Terörle kol kola girmiş, teröre lojistik destek yapan, her işini teröristlerle birlikte yapan, onların aklıyla hareket eden parti hariç, diğer partiler hepsi başımız gözümüz üstünde yeri var. Çünkü onlar, Türkiye'nin üniter yapısını, toprak bütünlüğünü, bayrağını, devletini, milletini kabul etmiyorlar. Etnik, siyasetin bölücü siyasetin arkasına gizleniyorlar. Onlarla bizim işimiz olmaz Anayasa konusunda.
Ne zaman çıkarlar derler ki; 'açıkça biz terör örgütünü şiddetle kınıyoruz, terör örgütünü lanetliyoruz ve PKK ile bizim işimiz olmaz. Bunlar, alçakça insanları öldürüyorlar, bunlar Türkiye'yi bölmeye çalışıyorlar'. Bunları çıkın söyleyin o zaman bu fikrimizi değiştiririz. Ama hem milletin oyunu alacaksın, 'ben artık Türkiye partisi oldum' diyeceksin, efendim her tarafa gülücükler dağıtacaksın, saz çalacaksın. Ondan sonra da bildiğini okuyacaksın. Teröristlerle kol kola resim vereceksin. Böyle yağma yok. Bu milleti bir sefer yanıltabilirsiniz. İkinci sefer yanılmadığını millet gördü ve 1 Kasım'da da gereken dersi verdi."
YURDUN HER KÖŞESİNDE, HER MAĞARADA NEREDE VARLARSA BULUP ORTAYA ÇIKARACAĞIZ
Bölgede yapılan terörle mücadelede milletin desteğinin tam olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Yöredeki vatandaşlarımız da terör örgütünün baskısından, korkusundan kurtardı, yollarını da ayırdı. Bunu da söyleyelim. Sokağa çıkıyorlar, gösteri yapmaya çalışıyorlar, cenazeleri istismar etmeye çalışıyorlar, hiç kimseyi yanlarında bulamıyorlar. 'Gidin kardeşim' diyorlar, 'sizinle işimiz olmaz'..." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, "Şırnak'a, Nusaybin'e, İdil'e, Silopi'ye, Sur'a, Cizre'ye, Dargeçit'e gidin. Her tarafı duman ettiler." diyerek, buraların yeniden yapılacağını, bir senede 36 bin konut yapacaklarını, yolları, binaları yeniden yaptıklarını anlatarak, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"PKK terör örgütünün 'Kürtler' diye bir sorunu yok, Kürtlerin 'PKK terör örgütü' diye bir sorunu var. Bu sorunu da ortadan kaldıracak olan AK Parti iktidarıdır, bunun da inşallah üstesinden geleceğiz. Girilmeyen 30 yıldır yuvalarına girdik, her tarafta, yurdun her köşesinde, her mağarada nerede varlarsa bulup ortaya çıkaracağız. Bunların kirli işbirlikçilerini de dünya aleme teşhir edeceğiz. Önümüze gelip, yanımıza gelip, dost gibi davrananlar, yüzümüze gülenler arkadan bunlara silah veriyorlar, yardım ediyorlar, destek ediyorlar bunları da biliyoruz, günü gelince bunların hepsini de teker teker ortaya çıkaracağız."
Afyonkarahisar ile ilgili konuları bildiklerini ve gerekli çalışmaları da yapacaklarını belirten Yıldırım, en büyük kaynaklarının vatandaş, millet ve özgüven olduğunu söyledi.
Yıldırım, Türkiye'nin operasyonel gücünün günden güne arttığını, daha da arttıracaklarını vurguladı.
"Biz devlet olarak her işe burnumuzu sokmayacağız, güvenliği sağlayacağız, adaleti sağlayacağız, hatta eğitimi, sağlığı bile yavaş yavaş sizlere vereceğiz." diyen Yıldırım, "Bu iki alanda devlet bütün varlığı ile olacak, diğer alanlarda da sizin önünüzü açmak için ne gerekiyorsa, onu yapacak." diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Programın ardından Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hüsnü Serteser, Başbakan Yıldırım'a mermere işlenmiş portresini hediye etti.