Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Avrasya’da İslam; Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” teması ile düzenlenen ve 9’uncusu Dolmabahçe Sarayında gerçekleştirilen şurada Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Şuranın başarılı geçmesi, Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şuranın 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin ardından yapılıyor olmasının önemine değindi ve “Ülkemizdeki darbe, klasik bir darbe girişimi olsaydı, muhtemelen bu şuranın gündeminde yer almazdı. 15 Temmuz’u farklı ve bu heyet açısından önemli kılan husus; darbe girişiminde bulunanların kendilerini dini bir cemaat, liderlerini de sözüm ona “mehdi” olarak görüyor olmalarıdır. Darbecileri motive eden, yıllar boyunca kendilerini gizlemek için adeta çift kişilikli bir hayat sürmeye iten, sonuçta kendi milletine ve ülkesine silah doğrultacak, kan akıtacak derecede gözlerini karartan sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz” diye konuştu.
“FETÖ, AMAÇLARI İÇİN HER TÜRLÜ YÖNTEMİ MEŞRU GÖREN BİR YAPI”
Bu tehdidin, sadece Türkiye’ye mahsus bir tehdit olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam coğrafyasını kana ve ateşe bulayan El Kaide gibi, DEAŞ gibi örgütlerin de kendilerince çok ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak adlandırılan yapının, itikadi sapkınlığının yanı sıra eğitim ve ticaret odaklı yöntemleriyle, Müslümanlar ve tüm dünya için, DEAŞ kadar önemli bir tehdit olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Türkiye’nin önde gelen âlim, din adamı ve eğitimcilerini bir araya getiren Olağanüstü Din Şurası’nda, varılan tespitlere işaret ederek, FETÖ’nün bir cemaat veya dini grup olmadığı üzerinde görüş birliğine varıldığını ifade etti ve ekledi: “Bu örgüt, dini istismar eden, amaçları için her türlü yöntemi meşru gören, şaibeli kaynakları olan, ümmeti ve tevhidi parçalamak için çalışan, gizli yapısı sebebiyle gerçek yüzü görülemeyen bir fitne hareketidir.”
Avrasya coğrafyasının, FETÖ’nün Türkiye dışındaki ilk açılım alanı ve en yoğun faaliyet gösterdiği bölge olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğu Avrupa ve Orta Asya’da uzun bir fetret döneminin ardından elde edilen özgürlük ortamı, bu örgüt tarafından alabildiğince istismar edilmiştir. Bölgedeki Müslümanların hizmete, ihyaya, irşada en çok ihtiyaç duydukları bir dönemde öne çıkan bu örgüt, maalesef, sadece kendi hegemonyasını kurmak için çalışmıştır” değerlendirmesinde bulundu.
“BENİM SÜNNİLİK, ŞİİLİK DİYE BİR DİNİM YOKTUR”
“İslam dünyası, sadece terörizm saldırısı altında acı çekmekle kalmıyor; aynı zamanda, terörizm bahane edilerek hem bölünmeye çalışılıyor, hem de ağır ithamların hedefi oluyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Özellikle Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Güney Asya’da yaşanan terör eylemlerinde ölenlere bakıyorsunuz Müslüman, öldürülenlere bakıyorsunuz onlar da Müslüman. Öldüren ‘Allahu Ekber’ diyerek öldürüyor, ölen de ‘Allahu Ekber’ diyerek son nefesini veriyor. Burada çok büyük bir sorun var. Bu durum, terör bahanesiyle İslam coğrafyasını müdahalelere açık hale getiriyor. Üstelik tek mesele de bu değil. Mezhepçilik fitnesi, İslam dünyasına müdahalelere kapı açan bir diğer önemli gerekçeyi oluşturuyor. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, geçmişte Lübnan’da, hatta bir dönem Türkiye’de aynı oyun oynandı, oynanıyor. Her fırsatta ifade ettim, burada bir kez daha tekrarlıyorum. Benim Sünnilik diye bir dinim yoktur, benim Şiilik diye bir dinim de yoktur. Benim dinim, din-i mübîn olan İslam’dır. İslam’ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Elbette şahsen benim de tabi olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu dinimin, yani İslam’ın üzerine çıkarmadım, çıkaramam. Maalesef, yanlış ve tehlikeli bir şekilde bunu yapan gruplar, ülkeler olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumlarının, Müslüman kanının dökülmesi olarak ortaya çıktığını, El Kaide, DEAŞ, Boko Haram gibi örgütlerin, bu zaafları kullanarak kendilerine alan açıp taraftar bulduğunu dile getirdi ve “İslam dünyası, Müslümanlar, kendi içlerinde birlik olsalar, sorunlarının çözümlerini çatışmalarda değil, istişarede, saygıda, hoşgörüde arasalar, bu terör örgütleri asla varlık gösteremezler. Bu örgütlerin aynı zamanda, çeşitli güçlerce desteklenen proje ürünü yapılar olduğunu da biliyoruz. Ancak, her şeyi dış güçlere, küresel odaklara bağlama yanlışına, kolaycılığına da kapılmamalıyız. Unutmamalıyız ki, bu projeye hayat veren kendi içimizdeki eksiklerdir, hatalardır, hırslardır, husumetlerdir. Bizim bir atasözümüz var: İğneyi kendimize, çuvaldızını başkalarına batırmalıyız. Yani, sorunun asıl kaynağını önce kendimizde aramalı, sonra başkalarını sorgulamalıyız. İslam düşmanlığı yapanlara malzemeyi kendi ellerimizle verdiğimiz sürece dökülen Müslüman kanlarının önüne geçemeyiz” şeklinde konuştu.
“EYLEMCİ MÜSLÜMANSA TERÖRİST İNANCIYLA SIFATLANDIRILIR, DEĞİLSE HİÇ SÖZÜ EDİLMEZ”
Batı ülkelerinde, 11 Eylül 2001 yılında Amerika’da yaşanan terör saldırıları sonrasında başlayan İslam karşıtlığının, Müslüman düşmanlığının, etkisini artırarak devam ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle sürdürdü: “DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği eylemler, her ne kadar arkası karanlık da olsa, Batı ülkelerindeki İslam karşıtı akımların güçlenmesine yol açıyor. Esasen, hem terör örgütlerinin, hem de Batı’da yükselen İslam karşıtı akımların, Müslüman kimliğini ötekileştirerek, marjinalleştirmeye, yer altına inmeye zorlama amacı taşıdığını düşünüyorum. Demokrasi ve özgürlük değerleri üzerinden tüm dünyaya nizam vermeye çalışan Batı ülkelerinin, Müslümanları tecridi, ancak bu şekilde mümkün olabilecektir. Şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Dünyanın her yerinde, farklı inanç gruplarına mensup kişiler tarafından düzenlenen terör eylemlerine rastlanabiliyor. Sadece faili Müslümansa bunun adı ‘İslami Terör’ olarak ifade ediliyor. Şayet fail başka bir inanca mensupsa, çoğu defa bu eylem terör olarak dahi vasıflandırılmıyor, adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşürülüyor. Bugüne kadar hiç ‘Hristiyan Terörü’, ‘Yahudi Terörü’, ‘Budist Terörü’, şayet kişi herhangi bir inanca mensup değilse ‘Ateist Terörü’ diye bir şey duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü sadece eylemci Müslümansa, terörist inancıyla sıfatlandırılır, değilse hiç sözü edilmez. Bu durum, Batı ülkelerinde ve hatta küresel düzeyde İslam’la terör kavramlarını eşleştirme, aynı parantezin içine alma çabasının bir ürünüdür.”
“BİZ KENDİ SORUNLARIMIZA KENDİMİZ ÇÖZÜMLER ÜRETMEZSEK, KİMSE DÖNÜP BİZE EL UZATMAZ”
Medyanın ve olayları bu kavramlarla resmeden politikacıların masum olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki en büyük sorumluluğun, Müslümanları temsil eden din adamları ve politikacılara düştüğünü hatırlattı ve “Biz kendi sorunlarımıza kendimiz çözümler üretmezsek, kimse dönüp bize el uzatmaz, derdimize çare olmaz” dedi.
Irak’ta, DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen operasyona, dünyanın dört bir yanından 63 ülkenin müdahil olduğuna, Suriye ile diğer ülkelerde de aynı manzaranın yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu açıklamalarda bulundu: “Bizim Türkiye olarak, hem ülkemize yönelik terör tehdidinin kaynaklarını barındırması, hem de bin yıllık komşuluk ve kardeşlik hukukumuz gereği meseleye müdahil olmamızı istemeyenler, diğer ülkelere ses çıkarmıyor. Halbuki eğer Irak ve Suriye’nin başı dertte ise, sorunun çözümü için her türlü çabayı göstermek, tedbiri almak en çok Türkiye’nin sorumluluğudur. Bu her şeyden önce kardeşliğin, komşuluğun bir gereğidir. Bunun için de bir yerlerden izin almaya ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle ifade ediyorum. Bazı ülkeler binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan’da ve daha pek çok yerde, kendine tehdit oluşturduğu iddiasıyla operasyon yapacak, Türkiye yanı başında 911 km. Suriye sınırı, 350 km. Irak sınırı, buradaki tehlikeye müdahale edemeyecek; biz bu çarpıklığı asla kabul etmiyoruz.”
FIRAT KALKANI OPERASYONU
DAEŞ terör örgütünün Gaziantep’teki bir kına merasiminde 14 yaşındaki bir canlı bombayla 56 kişinin ölümüne, yaklaşık 100 kişinin yaralanmasına sebep olan saldırıya Batı ülkelerinden ses çıkmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonuyla ılımlı muhaliflerle birlikte Cerablus ve El-Rai’ye girerek DAEŞ’i bu şehirlerden attığını hatırlattı.
Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) ve ABD Başkanı Barack Obama’ya, “Münbiç’te PYD ve YPG olmayacak. Buranın yüzde 90-95’i Arap; siz buraya niye PYD’yi YPG’yi sokuyorsunuz? Buraları temizlemekse, bunu beraber temizleriz, koalisyon güçleri hep beraber el ele verir burayı temizleriz. Niye buraya bunları sokuyorsunuz?” dediğini, Obama’nın da “Merak etmeyin, bunlar buraya girmeyecek” dediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar ve biz de şu anda kendi planımızı kendimiz uyguluyoruz” diye ekledi.
“IRAK BAŞBAKANI MUHATABIM DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bakınız biz şu anda Irak’ta, yakında da Musul’da yapılacak operasyonlara aynı anlayışla nasıl Cerablus’ta katıldıysak, nasıl Rai’de katıldıysak… Evet, şimdi yine söylüyorum, bana, şahsıma hakaretler ediyor, sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin. Irak’tan senin bağırman-çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak’ın Başbakanı. Önce haddini bil. Şu anda kendilerinin, Başika üssünü kurmamız için Sayın Davutoğlu döneminde bizlere talepleri var ve bunların hepsinin canlı kayıtları var. Bugün, yarın bunların hepsi televizyonlarda yayınlanacak. Ve buna rağmen Başika üssüne girilmiştir. Şimdi diyor ki, ‘buradan çekilin.’ Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu sizlerden talimat alacak kadar kalitesini kaybetmiş değildir. Gereği neyse bunu biz gerektiği şekilde bugüne kadar nasıl yaptıysak, yapmaya devam edeceğiz.”
Konuşmasında, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanı sıfatıyla 56 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarına, ABD Kongresinde kabul edilmiş bulunan terörizme destek verenlere karşı adalet yasasına ilişkin kaygılarını ifade eden bir mektup gönderdiğini açıklayan ve mektup metnini şurada aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan mektubunda ‘Çifte standartlı yaklaşımların ürünü olan bu yasanın terörle mücadele alanı dâhil, uluslararası işbirliğine ciddi zararlar verme potansiyeli taşıdığını’ belirttiğini ve bu yasanın uluslararası terörle mücadeleye olası neticelerine karşı İİT bünyesinde ortak bir tutum belirlenmesi için çağrıda bulunduğunu bildirdi.
“IRAK’A IRAK KALAMAYIZ, SEYİRCİ KALAMAYIZ”
İİT bünyesindeki 56 ülke olarak ABD Kongresinin bu kararını gözden geçirerek geri çekmesini isteyeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şu değerlendirmelerle devam etti: “Hep sessiz kalınmıştır, bir yanağa vurulmuştur öbür yanak çevrilmiştir, artık bizler haklarımıza sahip çıkmasını bilmeliyiz. Bir terörist halkı Müslüman olan ülkeden çıkmış olabilir, o gitmiş orayı bombalamış da olabilir. Peki, benim ülkemde eğer Amerikalı bir terörist bir yeri bombalarsa ki bombalıyorlar, o zaman biz de çıkaracağımız bir kongre kararıyla, Parlamento kararıyla Amerika’yı mahkûm etme yoluna gidebilir miyiz? Aynı şekilde gideriz, bu, bu demektir. Şimdi bunun yolunu bunlar açmış oluyorlar. Suçların uluslararası hukukta şahsiliği ilkesi vardır, kimse bir suçu işleyen bedelini o öder, siz onu bir devlete ödetemezsiniz, böyle bir hakkınız yok. Ama kişi işte eğer halkı Müslüman olan bir ülkedense, oynanan oyun bu, açık net ortada. Bakın şimdi hemen bireysel olarak davalar açılmaya başladı. Nereye? Suudi Arabistan’a? Şimdi buradan açılan bu davalarla paralar alırız. Sayın Obama tek başına kaldı, bir kişi daha ona katıldı, o da ‘Bakın bu yarın size döner’ diye de şerhinde bunu ifade etmiş, hukukçu ya, demek ki görmüş burayı. Vaka da bu zaten, döner.”
“Irak’taki bütün bu gelişmeler karşısında Irak’a ırak kalamayız, seyirci kalamayız, oradaki kardeşlerimizin çağrısına sağır kalamayız” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak yönetimlerinin Türkiye’ye yönelik insaf sınırlarını aşan itham ve ifadelerinin hiçbir makul tarafının bulunmadığını dile getirdi.
“TÜRKİYE’NİN KİMSENİN BİR KARIŞ TOPRAĞINDA, EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yitirilen yüz binlerce insanı ve tahrip edilen tarihi işaret ederek, Irak ve Suriye’de terörle mücadele için bulunduklarını söyleyen ülkelerin çoğunun derdinin buralarda yaşayan insanlar olmadığının görüldüğünü kaydetti ve şu açıklamalara yer verdi: “Bu tablo karşısında azıcık vicdanı olan, mensubu bulunduğu dine hürmeti, topraklarındaki mazlumlara saygısı olan kimse Türkiye’ye destek olur, Türkiye’nin önünü açar. Buradan bir kez daha ifade ediyorum. Türkiye’nin kimsenin bir karış toprağında, egemenliğinde gözü yoktur. Bin yıldır beraber, kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de, kederimiz de ortaktır. Bizim, kendi topraklarımızın güvenliğini sağlamak ve bölgedeki Müslümanların esenliğini istemek dışında bir gayemiz söz konusu değildir.”
Yaşanan krizlerin, İslam dünyasının yeni bir silkinişe, yeni bir uyanışa ihtiyacı olduğunu gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanların sahih İslam geleneğinin etrafında bütünleşerek, kendilerine yeni bir gelecek inşa etmeleri gerektiğini söyledi.
“GELENEĞİ YOK SAYMADAN, ZAMANIN RUHUNU ISKALAMADAN GELECEĞE YÜRÜYEBİLMELİYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Peygamberimizin vefatının ardından İslam dünyasında ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen ihtilafları aşacak, 1.400 yıllık birikimi en doğru şekilde değerlendirecek bir dirilişi hep birlikte başlatmalıyız. Yereli ihmal etmeden, geleneği yok saymadan, zamanın ruhunu ıskalamadan geleceğe yürüyebilmeliyiz. ‘Birlikte rahmet, ayrılıkta azap’ olduğu emri doğrultusunda hareket etmekle mükellef olduğumuzu unutmamalıyız. Bunun yolu, itikadi sapmalara karşı çelik gibi sert, yorum farklılıklarına karşı ise olabildiğince hoşgörülü olmaktan geçiyor. Teröre bulaşan her örgütün aynı zamanda itikadi bir sapma içinde olduğu da bir gerçektir. ‘Haksız yere bir insanı öldürmeyi tüm insanlığı öldürmek’ olarak kabul eden bir dinin mensupları katliam yapmaz, yapamaz. Başka kültürlerde ‘Bir kişinin ölümünü trajedi, bir milyon kişinin ölümünü istatistik’ olarak görenler olabilir, ama Müslüman için her bir masumun canı dünyaya bedeldir. Bizim için kendilerine tabi olmayan herkesi katleden DEAŞ neyse, 15 Temmuz’da kendi halkının üzerine ateş açan FETÖ de, benzer yöntemler kullanan herkes de aynıdır.”
Müslüman toplumların kanaat önderlerinin, âlimlerinin, ariflerinin, ve yöneticilerinin her türlü itikadi sapkınlığa karşı uyanık olması ve harekete geçmesi gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu çerçevede kesin bir tavır sergilemeyen, gayret göstermeyen herkes, tarih önünde hesap vermekten, daha ötesi meşruiyetini sorgulanır hale getirmekten kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanı olsan da kurtulamazsın, başbakan da olsan kurtulamazsın, ulema-ı diniyyeden de olsan kurtulamazsın, ne olursan ol kurtulamazsın” şeklinde konuştu.
“DAHA FARKLI BİR STRATEJİYLE TERÖRLE MÜCADELENİN ÜZERİNE GİDECEĞİZ”
Farklı medeniyetlerin iç içe geçtiği Avrasya coğrafyasının, bu konuda öncü olmaya, yeni bir çığır açmaya elverişli olduğuna değinerek, “Şayet bu açılımı Avrasya’da başarırsak, diğer coğrafyalarda işimiz çok daha kolay olacaktır. Doğu’yla Batı’yı buluşturma tecrübesine sahip Osmanlı Devleti’nin varisi konumundaki Türkiye, Avrasya Müslümanlarının her meselesi gibi, bu hususta da sizlerin yanında olacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9. Avrasya İslam Şurası’nda din istismarına karşı ortaya konacak güçlü duruşun, tüm Müslümanlara ümit verip yol göstereceğini ifade etti.
Şuranın; İslam dünyasının, FETÖ başta olmak üzere, istismarları ve sapkınlıklarıyla Müslümanlara zarar veren tüm örgütlerden kurtulma sürecini başlatan bir milat olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, son üç gün içinde, kurucusu olduğu partinin Özalp ve Dicle ilçe temsilcilerinin PKK terör örgütü tarafından şehit edilmesine değinerek, şu açıklamalara yer verdi: “Bugün buradan onu da anons ediyorum; stratejimiz bundan sonra bu olmayacaktır. Terörle mücadelede içeride de stratejimiz bundan sonra bu olmayacaktır. Daha farklı bir stratejiyle terörle mücadelenin üzerine gideceğiz. Çünkü bu ülkede bu günahsız insanları, Kürt olmaktan başka günahı olmayan, ama onların istemediği bir farklı siyasi partide görev yaptığı için öldürmeye teşebbüs edenler bunun bedelini çok ağır ödeyecektir. Buna asla müsaade edemeyiz, eğer edersek biz bunun hesabını ödeyemeyiz. Onun için bundan sonraki süreç bu noktada da çok daha farklı olacaktır.”
Konuşmasının sonunda “Rabbimden, içinde bulunduğumuz mübarek Muharrem ayı, özellikle bugün idrak ettiğimiz Aşure günü hürmetine, Müslümanları huzura ve güvenliğe kavuşturmasını temenni ediyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, katılımcılardan ülke ve bölgelerindekilere selam ve muhabbetlerini iletmelerini isteyerek tamamladı.