Dün sabah… Güne başlamadan önce…
Bir fincan sade kahve… Bir tutam merak.
Gözüm gazetedeki şu satıra takıldı:
“ASELSAN, NATO’nun 5 global firması arasında.”
Yanında kim mi var?
Airbus… Lockheed Martin… Raytheon… Thales.
Ve bizim ASELSAN…
Yani bu toprakların alın teriyle, akıl teriyle büyüyen mühendisliği…
Yani “Türk aklıyla” yazılmış bir destanın bugünkü imzası.
Hatırlıyorum…
80’li yıllar…
Savunma sanayi denince…
İthalat…
Bağımlılık…
Ve “acaba ne zaman ambargo gelir” korkusu…
Bugün tablo bambaşka.
Artık biz tasarlıyoruz…
Biz geliştiriyoruz…
Ve evet…
Biz de ihraç ediyoruz.
Ankara’da birileri bu haberi okuyunca dudak büker belki…
Ama Anadolu’da…
Hele ki Erzurum’daki sanayici…
DOSİAD’daki Ar-Ge gençleri…
Gururla doğrulmuştur koltuğunda.
“Biz de yaparız” diyerek büyüyen bir neslin…
Dünyaya verdiği bir cevaptır bu.
Dostlarla konuşurken söyledim…
Bu iş sadece bir askeri başarı değil.
Bu, yerli düşüncenin, millî zekânın, stratejik kararlılığın zaferidir.
Ve bence…
Bir yol ayrımıdır bu.
Ya her şeyi dışarıdan alır, bağımlı yaşarsın…
Ya da kendi sistemini kurar, masada yerini alırsın.
ASELSAN ikinciyi seçti.
Ve NATO’nun masasına oturdu.
Gurur duymak yetmez.
Bu başarının devamı için…
İstikrar…
İnanç…
Ve milli birlik şart.
Bugün…
Gönlümden geçen şu:
“Keşke her ilde bir ASELSAN ruhu doğsa…”
“Keşke üniversitelerimiz bu başarıyı ders diye anlatsa…”
“Keşke gençler… Bu topraklarda mühendis olup… Dünya sahnesinde yürümek isterse…”
Çünkü mesele sadece savunma değil…
Mesele bir milletin kendine inanması…
Ve işte…
ASELSAN bunu başardı.
Yolun açık olsun ASELSAN.
Sen yürürken…
Biz gururla bakacağız arkandan.